Masa 3 ***

Konu: Masa 3 *** Cuma Mayıs 01, 2009 2:18 pm

RP İN *

Konu: Geri: Masa 3 *** C.tesi Mayıs 09, 2009 11:32 am

Alucard Hogwarts'a başvuru yaptıktan günler sonra Siracuse'ye geri dönmüştü. Yaklaşık bir haftadır ailesini görmemişti, küçüklüğünden beri gerçek ailesi hakkında bir ipucu bulamamıştı. Onları bulmak istiyordu ve soyunun gerçeklerini öğrenmek istiyordu. Fakat onlara dair hiç birşey bulamamıştı, küçüklünden beri onu yetiştiren bir büyücü ailesi vardı. Anne ve baba demeye onlar ile alışmıştı ve bu şekilde hitap etmeye de devam ediyordu. Annesinin barını ziyaret etmek için gelmişti Siracuse'ye. Şehir Italya'nın Muggle şehirlerinden biriydi, muggleların yanına fazla yakınlaşmak istemiyordu, onlardan nefret ediyordu fakat annesini görmek için buna katlanıyordu. Muggle sokaklarında yürürken etrafındakilere attığı bakışlar korkunçtu. Muggleların yüz ifadesinden bunu okuyabiliyordu, etraftaki cıvıl cıvıl sesler sinirini bozuyordu. Sokaktan gezen Muggle taşıtlarına büyüler atıp, sövmek istiyordu fakat Hogwarts'a giremeyeceğini düşünerek kendini tutuyordu. Sonunda Steole Bar'a gelmişti, annesini görebilecekti. Kapının önüne geldiğinde yüzüne küçük bir gülümseme yerleşmişti, bir süpriz yapmak istiyordu ve kendini saklamak için gerçek ailesinden tek kalan şeyi yani ailesinin geleneksel kıyafetini giydi. Bu kıyafeti anne ve babasına gerçek ailesinden kaldığını söylememişti. Kafasında kırmızı bir şapka, üzerinde beyaz gömlek ve üzerine siyah desenli kırmızı bir cüppe giydi. Ellerinde siyah yuvarlakların olduğu beyaz bir eldiven vardı, kapıyı hızla açarak içeriye daldı ve biraz sığ kaldığını farkettiği masaya doğru ilerlemeye başladı. Bir sandalye çekip oturdu ve kolunu masaya yerleştirdi. Çenesini avcuna yerleştirerek etrafına bakınmaya başladı...

Konu: Geri: Masa 3 *** C.tesi Mayıs 09, 2009 11:49 am

Kasanın başında elinde ki sigarayı tüttürüyordu. Tek başına dergide yer alacak bir yazı konusunda yazarıyla tartışan bu arada da ikinci içkisini içen Matt’e bakıyordu. Güceniklikle benzer bir düş kırıklığı ile çirkin buluyordu onu birden. Matt ile konuşmayı sürdürürken sigarasının dumanını iyice içine çekiyor. Belli belirsiz bir öç alma isteği doğuyor içinde. Bir süre desteksiz, amaçsız, suçlarla, yargılarla, cezalar ve ön yargılarla dolu bir dünyanın orta yerinde tek başına kalıvermiş gibi yaşadı kendisini ve işine sarıldı. Özlemleri vardı kendi içinde. Mesela oğlunu uzun zamandır göremiyordu. Sömestr tatilinde dahi gelmemişti. Şu sıralar tatile girmeleri gerekiyordu. Onu çok özlemişti. Ama o hayırsız vaktini ailesiyle geçirmek istemiyor gibiydi. Büyük bir iç çekişle iki elini çenesine dayadı. O sırada kapı büyük bir itişle geri savruldu. Gelenler bu kişiye gözünü dikmiş dikkatlice bakıyordu. Fakat Stesha‘nın yakinen tanıdığı birisiydi bu. Biricik oğlu Alucard gelmişti. Ailesinden yadigâr şeyleri üzerine geçirmişti. Neden bu kılıkla geldiğini anlayamamış olsa da yüzünü kaplayan gülümseme ile yanına doğru ilerledi ve hiç istifini bozmadan;

‘’ Hım bir yabancı. Sizi burada ilk defa görüyorum bayım. Ne istersiniz ?‘’

Konu: Geri: Masa 3 *** C.tesi Mayıs 09, 2009 12:09 pm

Etraftaki sigara dumanı canını sıkmaya başlamıştı, elini bir yelpaze gibi sallıyor ve içine oksijeni çekmeye çalışıyordu. Uzun zamandır annesini göremediği için gözleri etrafı sürekli süzüyordu. Bir süre sonra kendisine doğru geldiğini farketti. Üstündeki kıyafeti muhtemelen tanıyacaktı bu yüzden içine normal bir kıyafet gitmeyi unutmamıştı. Annesinin yanına yaklaştığını farkediyordu fakat hiç bir tepki vermeden öylece durdu ve annesinin sözlerine kulak verdi.

‘’ Hım bir yabancı. Sizi burada ilk defa görüyorum bayım. Ne istersiniz ?‘’

Alucard şüphelenmişti fakat bunu belli etmeden birşeyler söylemesi gerektiğini hissediyordu. Diğer elinide masanın üzerine koydu ve ellerini birbirine kenetledikten sonra kafasını kaldırmadan fısıldadı.

" Lavobo nerede? "

Sorduğu gibi yerinden fırladı cevabı dinlemedem lavoboya doğru yürümeye başladı. Yerini biliyordu ve yüz ifadesinden annesinin anladığını farketmişti. Hızlı bir şekilde lavoboya daldı ve fısıldandı "Accio Güneş Cüppesi". Bu cüppeyi güneşten korumak için diktirmişti, tamamen vücudunu kapatan bol bir cüppe idi. Üstünü giyindikten sonra lavobodan fırladı ve etrafına bakınarak tekrar masaya oturdu. Elini kaldırarak bağırdı;

" Bir içki alabilir miyim? "

Konu: Geri: Masa 3 *** C.tesi Mayıs 09, 2009 12:20 pm

Eh, abartmıştı artık. Tanımamışlığı daha ne kadar devam edebilirdi ki? Hem kendini büyük gibi gösterip sigara içilen yere oturmuş, hem de içki istemişti. Bu kadarı da fazlaydı artık. Tanımadığını sanıyor olsa gerek ki durumu abartmaya kararlıydı. Hem anneye bağırmak da nesi? Bunun hesabını ona soracaktı. -tabi sırası geldiğinde-.

’ Kusura bakmayın küçük bey. Size içki falan veremem.’’

Dedi ve arkasını dönerek içeceklerin bulunduğu yere gitti. Arayıp taradıktan sonra köşede bir yerde süt gördü. Isıtmak gibi bir gayesi olmadığından el çabukluğuyla bardağa doldurdu ve Alucard’ın yanına döndü.

‘’ Bu senin için yeterli olur oğlum’’

Konu: Geri: Masa 3 *** C.tesi Mayıs 09, 2009 12:26 pm

" Kusura bakmayın küçük bey. Size içki falan veremem."

Yüzü birden buruşmuştu, küçük bey mi demişti? Yoksa, bir yanılgıya mı düşmüştü? Düşünmek için fırsatının olmadığını düşünerek kafasını hafifçe kaldırdı ve annesine baktı. Arkasını dönmüş yerine dönüyordu, elini masanın üzerine koydu ve bir süre bekledi. Kalkıp annesinin yanına gidecekti ki annesinin yanına geldiğini farketti ve elindeki sütü... Hızla gerildi ve sandalyeye sırtını yasladıktan sonra annesinin yaklaşmasını bekledi. Duyabileceği bir yere geldiğine emin olduktan sonra sert bir ses tonu ile fısıldadı.

" Hadi ama anne? Artık büyüdüğümü farketmiyor musun? "

Konu: Geri: Masa 3 *** C.tesi Mayıs 09, 2009 12:55 pm

" Hadi ama anne? Artık büyüdüğümü fark etmiyor musun? "

Hahah. İşte bu sözü duymaya bayılıyordu. ‘’ Ben büyüdüm anne.’’ Çok komikti. Hani klasik bir laf vardır ya ‘’ Kaç yaşına gelirsen gel, benim gözümde hala bebeksin.’’ Çocuk sahibi olmanda önce ailesinden aldığı baskı yüzünden çok sinirlenen, bazı yasakları gereksiz bulan Stesha, Alucard’ı görünce yasak koyası onu kontrol edesi geliyordu. Kendi yaptığı yanlışlıkları onun yapmamasını istiyordu. Çok baskıcıdavranıyordu farkındaydı bunun. Ama bazı şeyler onun iyiliği içindi. Aslında pek fazla Alucard'ı suçlayamıyordu. Onu bu hale getiren şüphesiz Will idi. Evdeki konuşmalarda neredeyse Stesha'ı susturur, Alucard'ı dinlerdi. Onun görüşlerine önem verir ve hep şöyle derdi. '' Ben olmadığım zamanlarda annene iyi bak. Evin erkeği sensin '' Tabi, bu sözlerden sonra Alucard'ın havalanmamasını nasıl bekleyebilirsin ki ? Ah, Will.. Şımartır, şımartır sonra da Stesha ilgilenirdi tüm dertleriyle.

’' Evlat, 13 yaşındasın. Neren büyüdü? ’'

Konu: Geri: Masa 3 *** C.tesi Mayıs 09, 2009 6:53 pm

" Evlat, 13 yaşındasın. Neren büyüdü? "

Evlat... Velet... Çocuk... Sinir olduğu kelimelerden birini annesi ona söylüyordu. Karşısında başkası olsa şimdi boğazına yapışmıştı bile. Her zamanki gibi agresif tdavramoişarı ön plana çıkıyordu. Çok çabuk sinirleniyor ve kendini kontrol edemiyordu. Bazen bunun kötü yanları olmuyorda değildi. Bazı durumlarda kendiliğinden siniri geçiyordu, bu durumlardan biride ailesiydi. Annesine birşey diyemiyordu, elinden sadece elini sımsıkı sıkarak yumruk haline getirip masaya hızla vurmak geliyordu. Yerinden hızla fırladı fakat birden siniri yatışmış gibiydi. Annesine uzun zamandır göremiyordu, son gördüğünden beri olan değişimi görmemesine imkan yoktu. Neden böyle birşey dediğini anlamıyordu, kafasını biraz eğerek mırıldandı;

" Hadi ama annee... Hiç mi farketmedin! "

Konu: Geri: Masa 3 *** Paz Mayıs 10, 2009 4:40 pm

Yukarı katta hâlâ uyuyan William sırtında inanılmaz bir ağrıyla doğrulmaya çalışıyordu gömüldüğü yataktan. Bunun sebebi çıplak ve örtüsüz olarak uyuması da olabilirdi belki. Güç bela doğrulduktan sonra kollarını açarak vücudunu gerdi. Bunu yapmazsa bütün gün tutlmuş bir bel ile dolaşma ihtimali de olduğunu bildiğinden tereddütsüz acıyan bölgeleri inadına gerdi. Birkaç dakikalık bu açma-germe hareketlerinin ardından çıplak olarak devam eden şınav, mekik vb. hareketleri bitirdikten sonra terden sırılsıklaklam olan vücuduyla soluğu duşta aldı. Bunu özlemişti. Evini, Stesha'yı, küçük Vladimir'i, Siracurse'yi... Yarım saat sonra giyinmiş bir şekilde merdivenlerden iniyordu. Gözüne ilk takılan yer Vladimir ve Stesha'nın oturduğu masa olmuştu. Sonunda küçük bey evin yolunu hatırlayabilmişti! Onlara doğru ilerlediğini gördüklerinde yüzlerinden de anlaşılacağı gibi bir anne-oğul tartışmasının içindeydiler.

"Merhaba genç adam! Sen buralara gelir miydin?.." dedi Vladimir'in gür saçlarını karşıtırırken. "Güneydın bebeğim!" diye fısıldadı Stesha'nın dudaklarına yapışmadan önce. Onu uzun zamandır göremiyordu ve içinde büyüyen özlem yanında olmasına rağmen bir türlü dinmiyordu. Dolgun dudaklardan ayrıldıktan sonra onların yanlarına çöktü. Vladimir'in pis bakışlarına maruz kalıyordu ister istemez. Onun yanında öpüşmelerinden utanıyor gibi bir hava sezdiriyordu her zaman. İyi bir zihnefendar olan Will, Stes'le ve Alucard'la bir sefer göz göze gelerek bütün tartışmayı kavramış olsa da bir de onlardan dinlemek istedi. "Ne oluyor? Anlatın bakalım..."

» Masa 1 **
» Masa 4 ***