Bu yorgunluğunu üzerinden atmak için odasına yöneliyordu ki Dés’in geldiğin gördü. Uzun zamandır görüşmüyorlardı. Daha doğrusu Stes görüşmek istemiyordu. Ee malum kardeşi Doné ile olan küslüklerinden sonra... Dés’in de ona yalan söyleyeceği düşüncesi sürekli aklını kurcalamış ve arkadaşlığını sonlandırmıştı. Buraya gelen her müşteri ile ilgilenme zorunluluğu olmasa yanına gitmeye tenezzül bile etmezdi. Ama maalesef buranın sahibesiydi ve bazı sorumlulukları vardı. Ayakları zorla ilerliyor olsa da birkaç dakika sonra Dés’in yanındaydı. Yüzüne soğuk bir ifade yerleştirmiş, oldukça donuk duruyordu.
"Eh Merhaba Dés. Ne içersin ?’
Dedi ve ardından karşı masadakileri genç kızlara çevrildi başı. Görünen o ki hala çapkınlığından vazgeçememişti. – bir ara Stes’ı de kandırmaya çalıştığını da düşünürsek -. Her neyse. İffetsiz biri olarak nitelendirdiği Dés hala ne içeceğini söylememiş, aptal aptal Stesha’nın suratına bakıyordu. Bu kadar bakışmanın gereksiz olduğunu düşünen Stesha ise ses tonunu kısarak, Dés’in yanına yaklaştı ve şunları fısıldadı.
‘’ Seni aptal! Buraya neden geldiğini biliyor olmalısın. Bir şeyler içip, gitmek. Ne istediğini sordum Yanıtlarsan iyi olur. ‘’
Dedi. Çevredekileri yüzlerin bu yakınlaşmaya anlam veremediği belliydi. Sonuçta Stesh evliydi ve birisinin kulağına eğilip, bir şeyler fısıldaması hoş karşılanmıyordu. Hemen başını yukarıya kaldırdı ve dikkat çekmemesi için nazik bir dille konuşmaya başladı.
‘’ By Dés. Ne içeceğinizi artık söylerseniz iyi olur.‘’