Kadının daha iyi olması Max'ın yeteneklerinin bir eseriydi.Şimdi kusacak gibi görünmüyordu.Onu buradaki köprünün altına getirmesinin altında bir şey yatmıyordu.Sadece Stesha'nın Cafe'sine en yakın sakin yer burasıydı.Ve vampir sezileri onu yanıltmıyorsa, ki yanıltmadığı bariz belliydi, burası sessizdi ve ay ışığıyla loştu.
Biraz daha yürüdüler ve köprüden uzaklaşmaya başladılar.Nehre daha çok yaklaştıkları için ayaklarının altındaki toprak yumuşuyordu.Vampir olmasa, bu balçıkta batabilirdi.Amy'nin çoğu yükünü de omuzlarına almıştı ve kendini rahatsız hissetmesin diye onu taşıyordu.Kadının sadece parmak uçları yere değiyordu.Kadının rahatsız bakışlarını fark etmişti Max.Samimi bir şekilde gülümsedi ve, "Ağırlık konusunda güvercinlerin meydan okumasına katlanmak zorunda kalabilirsiniz" ,hafif kahkahası rüzgarın uğultusuyla birlikte kayboldu.Nehrin güneye bakan kısmına gelmişlerdi ve nehir burda bir kulaç genişliğinde bir kolla -dere de denebilirdi- güneye doğru akıyordu.Toprak ıslak çakıllarla kaplıydı ve çakılların arasından düzensizce fırlamış sazlar duruyordu.Nehirin kıyıya en yakın olduğu bölgedeydiler.Biraz arkada eski balıkçıların sığınak olarak kullandığı bir kulübe vardı.Karanlıkta nostaljik ve pejmürde görünüyordu.Eski usüllere göre örülmüş çatısı son yağmurda nemlenmiş, ay ışığını yanısıtıyordu.Tahtadan duvarları ağaç kakanlar tarafından oyulmuş, içine kuru saz doldururulup yuva yapılmıştı.Kulübenin arkasında köprünün devasa şekli uzanıyordu.Buram buram tarih kokuyordu.Nehir sakindi.Son depremde içinde bulunan bütün alabalıklar göç etmişti ve balıkçılar rotayı daha çok balık olan bir yere çevirmişlerdi.Karşı kıyıda ise rüzgarın etkisiyle kıpırdayan ağaçların arasından sızan ışıklar göze çarpıyordu.Orada bir kent olduğu bariz belliydi.
Max pelerinini sessizce çıkardı.Kadının henüz titremeye başlamış omuzlarına bıraktı.Onu korkutmak en son istediği şeydi.Pelerini omuzuna bırakırken, saçları rüzgarda uçuşmuş, ve o mükemmel kokuyu atmosfere dağıtıvermişti.Max ısırmamak için kendini zorluyordu.Yapmaması için bir neden yoktu ama vicdan azabı çekmemek için daha doğru bir zamanı bekliyordu; Kadın masumdu.Aptalca bir hareket yapmamak için kendini ormana daha da yaklaştırdı.Rüzgarın etkisiyle dalgalı saçları uçuşuyordu.Karanlıkta parlayan olağanüstü mavilikteki gözleriyle kadını süzüyor, onu ısırmak için tek bir nedeni kolluyordu.Kadın ise inadına yaparmış gibi, masumca oturup etrafı izlemeyi tercih ediyordu.Kusma dürtüsünü bastırmasına yardımcı olan adama -Max'a- arada bir minnettar bakış fırlatıyordu.Kim düşünürdü ki böyle kibar bi adamın kana susamış bir canavar olduğunu...
"Ateş yakmamı ister misiniz.Burada oldukça çok kuru sazlar var.Isınmanızı sağlayacaktır.Kendinizi iyi hissettiğiniz de ise sizi evinize bırakırım."
Bunu istemiyordu.Bu kadın onun susuzluğunu dindirecek, ve bir kaç hafta avlanmadan durmasını sağlayacak mükemmel bir avdı.Ama ona kıymak için hiçbir neden yoktu ortada.Suçsuz insan öldürmek, vampirlerin canını acıtan birşeydi.Tat alma duygusunu yok eden birşeydi.Eğer iyi eğitimli ölüm makinası bir vampir değilseniz...
"Tabii bir eviniz varsa."